Yabancı yazarların anket cevaplarına bakıyorum da‚ hepsi kaprisli‚ şımarık. Yazmaya oturabilmek için türlü şartlar ileri sürüyorlar. Yok beyim sükûnet istermiş‚ deniz kenarında bir hafta sonu evi‚ yok şu boyut kağıt bu marka yazı makinesi‚ yok İskoç viskisi‚yok Bach müziği. Bizim haddimize mi düşmüş böyle lüksler.
Benim ek işim hocalık. Derslerim‚ öğrencilerim hayli vaktimi alır. Bunun yanı sıra çeviriler. Bir sürü fahri kültür ödevi almışız. Yazıya az zaman kalıyor. Onun için gümrükten mal kaçırır gibi kahvede‚ vapurda‚dolmuşta‚hatta yürürken durup ayakta yazdığımı bütün dostlarım bilir. Bunca yıllık yazarım‚ inanır mısınız‚ şöyle kendime ait bir yazı masasına‚ ancak üç yıl önce kavuştum. Üç yıl önceye kadar ya ütü masasında‚ ya yemek masasında ya da bağdaş kurup kucağımda yazardım.
İnsanın içinde yaz benisi olan konular olunca ergeç dışarı çıkıyor. Önce parça parça not alıyorum. Sonra kendiliğinden bunların arası doluyor. Bir bütüne varılıyor. İtiraf edeyim ki‚ bunları hep eski harflerle yazarım. Daktilo başına geçmek‚ bunları ilk düzene koymak safhası. O zaman baştan sona bir solukta çalışmayı tercih ederim. İlk müsveddeden sonra artık yazdığımla uğraşmam. Ancak bir süre sonra soğutup‚ yeniden ele alır‚ bazan büyük‚ bazan küçük değiştirmeler‚ düzeltmeler yaparım. Yazdığım tiyatro eserleri ise‚ prova sırasında yeni şeyler bulur‚ bazan da bu çok daha iyi tabiî çok şeyi çıkarır atarım.
İşte hepimiz bir yazış yolu tutturmuş gidiyoruz. Bitirmeden şunu da söyleyeyim : Hayatını yazmaya adamış‚ başka bir uğraşma zorunda olmadan‚ bütün gününü buna göre ayarlamış‚ mutlu insanlara gıpta ediyorum.
Kaynak: Ahmet Köklügiller – İbrahim Minnetoğlu, Şair ve Yazarlarımız NASIL YAZIYORLAR, 1975, Sayfa 349
FERHAN ŞENSOY HALDUN TANER’İN NASIL YAZDIĞINI ANLATIYOR
Haldun Taner’den öğrendiğim bir şey var: “Ben her gün 20 sayfa yazarım oğlum” dedi bana. “Nasıl Hocam, 20 sayfa çok ciddi.”, “Sabah 6’da kalkarım. Daktiloyu balkona atarım. -Kadıköy Moda’da otururdu- 20 sayfa yazarım. “Yani aklınıza bir şey gelmezse ne yapıyorsunuz? Öyle bir durum olmuyor mu?” “Hayır!” dedi, “Aklıma bir şey gelmeyebilir. Gördüğümü yazarım. 6 buçuk vapuru 5 dakika geç geçti. Martılar uçtu. Manzarayı yazarım. Çocukları alacak okul minibüsü geldi. Bu 20 sayfanın hepsini kullanmak zorunda değilsin. Belki bir gün bir işe yarar içinden bir paragraf alırsın, atabilirsin. Ama nasıl bir marangoz dükkanını açıp sabahleyin çalışmaya başlıyor sen de yazar olarak dükkanını açıp çalışacaksın. Her gün yazacaksın” ondan öğrendiğim bir disiplindir.
Sonra Haldun Beyin bana “ben onları atarım” dediği Boğaz’a bakarken yazdığı notlardan “Yalıda Sabah” isimli çok önemli bir öyküsü çıktı, atmayı düşündüğü 20 sayfalardan.
İşin buysa oturup yazacaksın. Bana ilham geldi, ilham birazdan gelecekmiş, ilham bugün gecikecekmiş, email attı gibi Bir şey yok. (SkyTurk’te Yayınlanan Aykırı Sorular Programı)
Yorum Yap!
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.