Yazan: William Zinsser
Okuyucunun yazarın düşünce zincirini takip edemeyecek kadar tembel ya da aptal olmasını söylemek bize bir şey kazandırmaz. Eğer ki yazar okuyucuyu elinde tutamıyorsa bu genellikle yazarın yeterince dikkatli olmamasından kaynaklanır. Bu dikkatsizlik bir sürü forma sahip olabilir. Bir cümle bazen o kadar karışık oluyor ki okuyucu laf kalabalığının arasından sıyrılabilse bile cümlenin ne anlama geldiğini anlayamıyor. Bazen bir cümle o kadar bayağı şekilde yazılmış oluyor ki okuyucu bu cümleden normalde içinde bulunmayan anlamlar çıkarabiliyor. Cümle arasında yazar zamir ya da fiilin zamanını değiştirmiş olabiliyor. Böylece okuyucu kimin konuştuğunun ya da olayın ne zaman olduğunun ucunu kaçırabiliyor. Belki de sonra gelen cümle anlamsal bakımdan önceki cümleyi takip etmiyor; aradaki bağ kendi kafasında çok net olan yazar eksik bağlantıyı kurmaya yeltenmiyor. Bazen de yazar sözlükten bakma zahmetine girmediği için yanlış sözcük kullanabiliyor.
Böyle engellerle karşı karşıya kalınca okuyucu ilk etapta inatçı bir tavır takınır. Kendisini suçlar kendisi bir şeyi kaçırmış olduğunu düşünür ve anlamı belirsiz cümleyi, hatta paragrafı tekrar okur. Eski bir yazıtı incelermiş gibi parça parça inceler, tahminler yürütür ve sonra devam eder. Ama bunu çok uzun süre devam ettiremez. Yazar okuyucuyu sıkı çalışmak zorunda bırakır ve okuyucu da bunun karşılığında zanaatta daha iyi olan birini bulmaya çalışacaktır.
Bu yüzden yazarlar kendilerine sürekli şunu sormalılar: ben ne demeye çalışıyorum? Şaşırtıcı derecede sık karşılaşılan durum cevabı kendilerinin de bilmemesidir. Sonra yazdıklarına bakıp kendilerine tekrar sormalılar: demek istediğimi iletebildim mi? Konuyu ilk defa okuyan bir insan için anlatımım açık mı? Eğer değilse mekanizmanın içinde yanlış bir parça var. İstediklerini açık bir şekilde iletebilecek şekilde zihni açık bir yazar bunun gerçekten yanlış bir şey olduğunu kavrayabilir.
Bazı insanların açık zihinle doğduklarını ve dolayısıyla doğal yazarlar olduklarını ve diğerlerinin yanlış parçalara sahip olup hiç iyi yazı yazamayacaklarını iddia etmiyorum. Açık düşünmek, sanki mantık gerektiren herhangi bir proje üzerinde çalışıyorlarmış gibi, yazarların kendilerini zorlayarak elde etmesi gereken bilinçli bir eylemdir: alışveriş listesi yapmak ya da bir matematik problemi çözmek gibi. İyi yazarlık doğal olarak gerçekleşen bir şey değildir ama çoğu insan nedense böyle düşünür. Profesyonel yazarların karşısına sürekli “bir ara bir şeyler yazmayı denemek istiyorum” diyen insanlar çıkar -yani kendi mesleklerinden (örneğin sigorta ya da gayrimenkul işinden) emekli olduklarında yazı yazmayı denemek isterler ama bu zordur. Ya da “bunun hakkında bir kitap yazabilirim” derler. Bunu yapabileceklerini hiç zannetmiyorum.
Yazmak zor bir iştir. Net bir cümle kazara oluşturulamaz. İstediğiniz cümleyi nadiren ilk denemenizde kurabilirsiniz. Bazen üçüncü denemenizde bile işler istediğiniz gibi gitmeyebilir. Umutsuzluğa düştüğünüz zamanlarda bunu hatırlayın. Eğer ki yazmanın zor olduğunu düşünüyorsanız, bu gerçekten de zor olduğu içindir.
KAynak: İyi Yazmak Üzerine, 21-22, 6:45 Yayın, 2014
Yorum Yap!
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.