Seyfi Genç*
Birçok kimse “Hayatım Roman” der veya kafasında yazmak istediği bir romanı olduğunu söyler. (Hangimizin hayatı roman değil veya hangimizin kafasında yazılması gereken bir değil birkaç roman dolanmıyor ki?) Muhtelemen yaraticiyazarlik.net’e de bu hayalinizi gerçekleştirmek için araştırma yaparken ulaştınız. Bilmem doğru yerde olduğunuzu söylemeye gerek var mı?
Roman yazma hayalinizi gerçekleştirmenize yardımcı olmak, yazmanızı kolaylaştırmak için 12 maddelik listeyi sizlere sunuyorum. Elbette yaratıcı yazarlık konusunun her noktasında olduğu gibi “listeyle yazar olunmaz” diyerek bilgiçlik taslayan ve zihinleri yazarlık ve yazma sanatıyla ilgili 18. yüzyıldan kalma fikirlerle dolu kişiler çıkacaktır ama siz onlara inanmayın çünkü 21. yüzyılın 18 yılını geride bıraktık bile!
Eğer çok orijinal bir fikriniz varsa listedeki kural ve tavsiyeleri ihlal edebilirsiniz… Zaten önerilerden oluşan bu liste de daha çok daha organize olmanıza kafanızın içindeki fikirleri görünür kılmanıza yardımcı olmak, önünüzü görmenizi kolaylaştırmak üzere hazırlandı!
1. Kendinize güvenin!
Roman yazmak istediklerini söyleyen bir çok kişi bize bunu nasıl yapacağını soruyor. Fakat birçoğunda roman yazmak için yeterlilik olmasına rağmen en büyük eksikleri özgüven. Bir roman yazmak için kendilerini yetersiz görmelerinin veya ilk adımı atamamalarının altında bu neden yatıyor. Eğer yeterince (Bu sayı bence minimum 2.000 iyi -veya sıkı- edebiyat kitabı olmalı) kitap okuduysanız, yazmaya ayıracak zamanınız varsa (yer o kadar önemli değil, kafe veya sessiz ortam isterseniz bir kütüphanede bile çalışabilirsiniz) yapmanız gereken bir defter ve kalem alıp kafanızdakileri aklınıza geldiği gibi, olduğu gibi yazmaya başlamak… Sözcükler kafanızdan kağıda doğru akmaya başladıysa başarmak üzeresiniz demektir!
2. Yazmak istediklerinizi listeleyin, Plan Yapın!
Önünüze boş bir sayfayı açtığınızda ve defterde daha onlarca belki yüzlerce boş sayfa olduğunu gördüğünüzde yazmak, bu boşlukları doldurmak size çok zor görünüyorsa, işe yazmak istediğiniz konuları listeleyerek başlayın. Hemen ardından da bu listedeki maddelerle romanınızın planını hazırlayın.
Bazı insanlar listeye veya plana ihtiyaç duymadığını söyler. Her şey kafalarındadır. Fakat siz de böyle düşünenlerden olsanız bile bir liste ve plan yapın. Bunu yazılı olarak yapın. İsterseniz listeden faydalanmayın veya onu bir kenara atarak kalemin defterin sayfalarında özgürce dolaşmasını izleyin ama bir kenarda da dursa liste yapmak kafanızın içinde uçuşup duran fikirlerin somutlaşmasına ve zihninizin bu konuda daha berrak olmasına neden olur. Unutulan veya sonradan akla gelenlerin liste aracılığıyla görünür kılınması da cabası!
Bu listede romanla ilgili her sahne, her detayın olması gerekmiyor. Hatta çoğu kez bölümlerin konularını size anımsatacak “ana karakter yıllar sonra asker arkadaşıyla karşılaşır” gibi bir kaç kelime veya cümle yeterli. Yani plan veya listede ana çerçevenin çizilmesi işinizi kolaylaştırıacaktır.
3. Yer ve Zamanı Belirleyin!
Bu yer ve zaman romanınızın geçtiği yer ve zaman değil, romanınızı yazacağınız yer ve zaman! Roman okumak uzun ve zahmetli olabilir ama roman yazmak bundan çok daha uzun ve zahmetli bir iştir. Bu nedenle romanınızı yazmak için daha başlamadan zamanınızı ayırmanız ve ayarlamanız gerekli. Zaman ayarlaması yaparken mümkün olduğunca günün aynı saatlerini ayarlamak, midenin yemek saatlerine yakın acıkması ve guruldaması gibi, yazma saatiniz yaklaştıkça beyniniz de guruldamaya başlayacaktır! Yer için de rahatsız edilmeden yazacağınız bir yer olması yeterli. Sesli veya sessiz ortamda çalışmak size kalmış. İsterseniz bir kafeye veya parka gidip doğal sesler/gürültüler arasında veya kulaklığınızı takarak müzik (veya white noise) eşliğinde çalışabilir, isterseniz en yakınınızdaki halk kütüphanesine giderek ek herhangi bir harcama yapmaya gerek duymadan çalışabilirsiniz. Evinizde yazabileceğiniz bir odanız veya köşeniz varsa ne ala. Öyle bile olsa ara sıra rutininizi bozup kafe veya kütüphaneye de gidebilirsiniz. Gözlem yapmanıza yardımcı olur!
4. Ekipmanınızı Hazırda Tutun!
Bir yazarın ekipmanı en basitinden bedava alabileceğiniz IKEA kurşun kalemleri, promosyon tükenmez kalemler ve arkasını kullanacağınız eski fotokopi kağıtları, promosyon olarak dağıtılan ajandalar gibi hiç ek para ödemeden edinebileceğiniz gereçler olabileceği gibi, yüzlerce liralık süslü defterler, binlerce liralık dolma kalemler de olabilir. Doğrudan bilgisayara yazacaksanız (hiç tavsiye etmesem de bu kursların birinde bir öğrencimin yaptığı gibi) cep telefonunuz da olabilir, sırf bu iş için binlerce lira para verip (hiç gerekmediği halde) muhteşem bir bilgisayar da alabilirsiniz. Fakat promosyon kalemle, kullanılmış fotokopi kağıdının arkasına yazacağınız romanla, en pahalı bilgisayarın tuşlarına basarak yazacağınız roman arasındaki tek fark yazıldıkları ortamlar olacaktır, eserinizin kalitesini yazıldığı ortamlar değil, siz belirleyeceksiniz. Neticede de pahalı deftere yazılan da geri dönüştürülmüş kağıda yazılan da aynı matbaada, aynı kitap kağıdına basılacaktır.
Tabii ki imkanlarınıza ve yazma keyfinize göre lüks ürünler alabilirsiniz. Fakat bunlara sahip olmamak sizi kötü bir yazar yapmaz. Eğer gerçekten yazmak istiyorsanız bunlara takılmayın.
Beniz sizlere tavsiyem ilk taslağınızı daima kağıt kalemle yazın. İlk taslak bittiğinde bilgisayara geçebilirsiniz. Böylece eserinizi daha iyi bir gözle yeniden yazarken ekleme veya çıkarma yapma fırsatınız olur. Bilgisayar bu işi kolaylaştırsa da pek çok yazar kalemle yazanın zihinlerini çalıştırdığını söyleyerek bu alışkanlıklarından vazgeçmiyorlar.
Özetle çalışma zamanınızda çalışma ortamınıza giderken yeterli miktarda kağıt ve kalemi yanınızda bulundurmayı ihmal etmeyin.
5. Bakış Açısını Belirleyin
Bu kadar tavsiyeden sonra artık masanıza (belki siz de uyuklamak tehlikesine rağmen Latife Tekin gibi yatağına uzanarak da yazabilirsiniz!) geçip yazmaya başlayabilirsiniz.
Listenizi yaptığınıza göre yazmaya başlayın. Fakat başlamadan önce bir tespit yapmanız gerekli. Romanınızın bakış açısı ne olacak? Özetle her şeyi bilen bir gözden mi anlatacaksınız, karakterlerin birinin ağzından mı veya ana karakterin gözünden mi anlatacaksınız? (Bakış açısı konusu başlı başına bir dersin/makalenin konusu. Bakış açısıyla ilgili roman inceleme teknikleri ile ilgili kitaplardan veya yaratıcı yazarlık kitaplarından geniş bilgiye ulaşabilirsiniz. Writer Digest’in Kısa Öykü Yazarı’nın El Kitabı’ndan Hasan Çakır tarafından çevrilen bakış açısıyla ilgili makaleleri Öykü Yazma Sanatı 7. Bölüm’den bulup okuyabilirsiniz)
Eğer yazmaya yeni başlıyorsanız hikayeyi ana karakterin ağzından (1. Tekil kişi veya ben anlatıcı) anlatmanız sizin için daha kolay olacağı gibi, “ben anlatıcı” okurun daha kolay özdeşim kurduğu anlatıcı olarak okuru elde tutmanızı da kolaylaştırır.
6. Dramatik Yapıyı Geliştirin
Romanınıza bir tanıtım bülteni veya arka kapak yazısı yazdığınızı hayal edin. Bunu yazın. Yazdığınız bu özeti veya yazıyı ara sıra okuyup eserinizin buna ne kadar uyum gösterdiğini kontrol edin. Tanıtımda veya romanınızda aksayan veya size hoş gelmeyen kısımlar var mı, bunları tespit edip daha yazarken önlem alın.
Dramatik yapıyı sağlamlaştırmanın bir diğer yolu da eserinizi önce tek bir cümle ile özetleyebilmek, ardından tek bir paragrafta özetlemek. En sonunda da bir sayfada hikayeyi özetleyebilmek. Yazmaya başlamadan önce bu çalışmayı yapmanız romanınızın hikayesini geliştirmenize olanak sağlar. (Bu paragraftaki özet tekniği için Costello, John Senaryo Yazımı Kalkedon, s. 40-44 arasındaki Geliştirme Bölümü’nü okuyabilirsiniz)
7. Gerilimi ve Çatışmayı Yükselterek İlerleyin
Çatışma veya gerilim deyince Türkçede veya günümüz Türkiyesinde kavga, dövüş, bağırış çağırış akla gelse de yazarlıkta bu kavramlar (kısmen bunları içerse de) farklı anlamlara gelmektedir. Gerilim karakterler arasındaki hikayenin ilerlemesini sağlayacak mücadele veya uyumsuzluk olarak tanımlanabilir. Çatışma ise karakterin ana amacına ulaşmak için önüne çıkan engellerle mücadelesidir. Bu engeller içsel veya dışsal (başka karakterler, doğa olayları vb) olabilir.
Yazmaya başladınız, hatta çok iyi gittiğinize inanıyorsunuz. Fakat romanınızın hikayesini sürükleyici kılacak, okurunuzun kitabınızın sayfalarını heyecanla çevirmesini sağlayacak ana çatışma ve onu besleyecek yan çatışmalar yeterli mi? Bu çatışmalar roman boyunca artarak sürecek gerilimin (tansiyonun) oluşmasını sağlıyor mu?
Unutmamanız gereken nokta iyi bir hikaye güçlü ve evrensel bir çatışmaya ihtiyaç duyar. Fakat bu çatışma roman boyunca gelişerek büyümelidir. Bu çatışmanın eserin bitime yakın kısmındaki zirve bölümünden sonra okuru rahatlatacak şekilde çözülmesi aynı derecede önemlidir. Yani çatışma aşama aşama yükselip sona ermeli.
8. Diyalogları Doğal Olsun
İki kişinin birbiriyle konuşması demek olan diyalogların doğal olması önemlidir. Bunun için başkalarının konuşmalarına kulak misafiri olup gözlem yapabilirsiniz. Eserinizdeki diyalogları da yüksek sesle okuyup “insanlar gerçekten kendi aralarında böyle mi konuşuyor?” sorusuna yanıt arayın. (Büyük yazarların çoğunun yaptığı gibi eseri baskıya göndermeden önce tamamını yüksek sesle kendi kendinize okumanız eserin sesini yakalamanız ve gerekli müdahaleleri baskıdan önce yapmanız çok daha iyi olacaktır)
9. Anlatmayın, Gösterin!
Bu söz yaratıcı yazarlık dünyasında artık bir klasik haline gelse de, bir o kadar da doğruluğunu korumaktadır. Yazarken, karakteriniz heyecanlandığında “heyecanlandı” deyip geçmeyin. Okurun da onunla birlikte heyecanlanmasını sağlayacak bir sahne kurgulayın. Aynı şekilde karakteriniz öfkelendiğinde bunu “öfkeyle bağırdı” diye anlatmaya kalkmayın. O öfkelenme için öyle bir sahne yazın ki okur da içinden öfkeyle bağırmak istesin veya karakterinizin öfkeli bağırışını siz ona anlatmadan hissetsin.
Özetle karakterinizi heyecanlandıracak, gülümsetecek, öfkelendirecek durumlar (gerilim ve çatışmanın kaynağı da bunlardır zaten) yazıp kenara çekilerek karakterinizin buna nasıl tepki vereceğini gösterin. Gerisini okura bırakın.
10. Redaktör veya Editör Yardımı Alın!
Bu madde genelde ihmal edilir veya gereksiz görülür. İşin aslı profesyonelden veya bilen birinden yardım almak en önemli konulardan biri. Bİlgisayarınızda romanınızı yazdığınız program ne kadar harika olursa olsun imla, gramer, noktalama hatalarını her zaman düzeltmez veya doğru şekilde düzelmez (Neticede bu programlar genellikle İngilizce baz alınarak hazırlanıyor). Romanınızı kaç kez okursanız okuyun her zaman hataları gözden kaçırabilirsiniz. 20 yıla yaklaşan redaktörlük deneyimime rağmen hâlâ kendi yazdıklarımı düzeltmem/düzeltemem. Bunun için arkadaşlarımdan ricada bulunurum. Çünkü kişi kendi yazdığını okurken kağıttakini değil, kafasındakini okuma eğimindedir. Bu nedenle eserinizi dil konusunda nitelikli birisine göstererek hataları düzeltmesini isteyin. Etrafınızda böyle biri yoksa profesyonel yardım alın. Sonuç ödediğiniz paraya değecektir. Yayınevinin editörünün masasına giden dosyanızın yanlışlarla dolu olması kesinlikle size daha pahalıya patlayacaktır.
11. Dosyanızı yayınevini araştırıp gönderin
Yayınevini araştırıp romanınıza uygun eserler basıp basmadığını kontrol edin. Bazı yayınevleri yerli veya telif ödeyeceği yazarların kitaplarını basmazken, bazı yayınevleri de ilk kitabını yayınlayacak yazarlar konusunda oldukça tutucudur. Bu nedenle dosyanızı göndermeden önce biraz araştırma yapmakta fayda var.
Yazardan kitabını basmak için para isteyen yayınevlerinden de uzak durun. Bu yayınevlerinin basacağı kitabınız doğru düzgün dağıtıma girmeyecek, okura ulaşamayacak ve bir depoda çürümeye terk edilecektir.
Acemi yazarların sıklıkla yaptığı hatalardan biri de (hayal kurmak elbette iyi bir şey ama piyasa gerçeklerini de bilmek gerekli) büyük yazarlara takılıp kalmak. Türkiye’de Kültür Bakanlığı’ndan yayıncılık sertifikası almış 4 binden fazla kuruluş var. Yani 4 binden fazla yayınevi var. Yayın dünyası 5-10 büyük yayınevinden ibaret değil!
12. Dergi ve yarışmalar
Romanınızı kimse basmak istemedi mi? Üzülmeyin. Aziz Nesin’in dediği gibi her iki kişiden üçünün şair veya yazar olduğu ülkemizde yayınevlerinin bu arza yetişmesi çok zor. Fakat eserlerinizi yayınlatmak ve isminizi duyurmak için başka yöntemler de var. İlki edebiyat dergilerine (yarım gazete boyutunda ve gazete kağıdına basılıp ayraç, bardak altlığı dağıtarak satış yapan dergileri kastetmiyorum) yazı veya öyküler göndermeye başlayın. Böylece isminizin duyulmasını sağlayabilirsiniz. İsminizi duyurmanın ikinci yolu ise edebiyat yarışmalarına katılmak. Ödül aldığınızda kitabınızın yayın şansı da artar.
Umarım bu maddeler henüz kafanızın içinde yer alan fakat yayınlandığında size ülkemizin ikinci Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazandıracak mükemmel romanınızı yazma yolculuğunuzda birazcık da olsa yardımcı olur!
* www.yaraticiyazarlik.net sitesinin editörü. Yaratıcı Yazarlık Eğitmeni.
Yorum Yap!
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.